Türkiye Cumhuriyeti’nin Sağlık Turizmi serüvenini, bu alandaki büyük başarı hikayesini ve mevcut durgunluk günlerini anlamak için son yirmi yıla panoramik bir açıyla bakmak ve gündemden doğrudan etkilenen bir olgu olan sağlık turizmini geliştirebilmek için analitik yaklaşımlar sergilemek gereklidir.

2000’li yılların ilk yarısında ülkemiz özel sağlık kuruluşları içinde zincirleşme başarısı göstererek kurumsallıkta dünya standartları yakalayan, güçlü uluslararası hasta hizmetleri ekipleri kuran ve kalitesini akreditasyonlarla resmileştiren birkaç önemli markamız global sağlık turizmi endüstrisine paydaş olmaya soyunmuşlardır. Uluslararası hasta departmanlarına bu işte eksper olan personelleri transfer ederek, yurt dışında ofisler açarak yabancı hasta cirosunu adım adım arttıran özel sektör kuruluşlarımız ,2000’li yılların ikinci yarısında bürokrasimizi de harekete geçirmiş ve ilk ulusal sağlık turizmi kongremizin 2008 yılı ilkbaharında Sağlık Bakanlığımız himayesinde yapılmasıyla konu resmi boyut da kazanmıştır.

2010 yılında Sağlık Bakanlığımız içinde Sağlık Turizmi biriminin kurulması ve süratle mevzuat çalışmalarına başlanması ile ulusal sağlık turizmi faaliyetlerimiz bir düzen içerisinde büyümeye devam etmiş ve kamu hastanelerimizin de paydaş olması temin edilmiştir. Bu müşterek sahiplenme, ülkemizi, çevreleyen coğrafyanın sağlık merkezi haline getirmiştir. Öyle ki, 2010 yılı itibariyle, üç yıl boyunca, ülkemizde tedavi olan yabancı hasta sayısı her yıl iki kat artarak büyümesini sürdürmüştür.

Aynı dönemde Turizm gelirlerinde de ülkemiz tarihi bir başarı sergilemiş ve Sağlık Turizmi bir bakıma katlanarak büyüyen turizmimiz içinde güzide bir ihtisas alanı olarak yıldızlaşmıştır.

Maalesef, Suriye’nin türlü oyunlar ile işgali ve ardından bu işgalle bağlantılı olarak Irak’ın Kuzey yarısına da sıçrayan savaş ülkemizin en büyük hasta kaynağı olan bu özel coğrafyayı bir sağlık turizmi havzasından birer kitlesel mülteci kaynağına dönüştürerek çok talihsiz bir biçimde sağlık alanında ulusal gelir/gider dengelerimizi tersine çevirmiş, hesaplarımızı ve sektörel dengelerimizi alt üst etmiştir.

Yanı başımızda cereyan eden bu savaşa bağlı olarak ülkemiz savaş coğrafyası içinde anılmaya başlanmış, diğer bir hasta kaynağımız olan Avrupa pazarındaki hastalarda ülkemize karşı bakış açısında güvenlik gerekçesiyle çelişkiler ortaya çıkmış ve Avrupa kaynaklı sağlık turisti sayılarımızda da azalmalar baş göstermiştir.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi, uluslararası düzeyde oynanan oyunlara maşa olan bir kısım vatan haininin teşekkülü olan FETÖ örgütü ve PKK işbirliği ile büyük şehirlerimizde ard arda yaşanan sansasyonel terör olayları uluslararası medya tarafından ülkemizin imajını olumsuz şekilde etkileyecek biçimde servis edilmiş, her şeye sil baştan başlamamızı gerekli kılacak bir duruma düşürülmüş bulunmaktayız.

Daha sonra tüm dünyayı etkisi altına alan Pandemi nedeniyle ,dünyada oluşan ekonomik çöküntüler ve içe kapanıklık sağlık turizmini hayli etkilemiştir. 

Sağlık Turizmi hastanın kendi iradesine dayalı bir hizmet alımı şeklidir. Hasta masraflarını kendisi karşılayacağı, seyahatine ve ilintili zorluklarına göğüs gereceği bu hizmet alımında iki ana konuda güven duymak ister. Bunlardan ilki alacağı sağlık hizmetinin kalitesi, ikincisi ise can ve mal güvenliğidir.

Geriye dönüp baktığımızda son yirmi yılın ilk on yılını hizmet kalitesinde yıldızlaşma çabaları ve başarılarıyla süslemiş olan ülkemizin buradaki kazanımları ülkemiz yanı başında olan savaşlar, darbe ve pandemi gibi olumsuzluklar sonucu hem turizm verilerimizde hem de sağlık turizmi cirolarımızda milenyumun başındaki pozisyonumuza döndük.

Ülkemiz elbette ki bu durumdan bir an önce kurtulacak, yabancı misafirlerin konaklama ve tedavi tercihlerinde layık olduğu üst sıralara hızla yerleşecektir. Hükümetimiz, yeni stratejik hamlelerle, Akdeniz, Ege ve Marmara bölgelerimizdeki yüksek tecrübe birikimimizi reel turizm çıktılarına, özel sağlık kuruluşlarımızın güçlü altyapısı ve yeteneklerini de sağlık turizmimizin yeni başarı hikayelerine dönüştürme çalışmalarına başlamış durumdadır.

4 saatlik uçuş mesafesindeki 1,5 milyar insana sağlık hizmeti sunabilme imkânı olan ülkemiz için önemli bir destinasyondur.

İzmir için ise Türkiye genelinde sağlık turizmi pastasından % 8 pay almaktadır. Bu payın bu kadar düşük olmasının bir çok sebebi vardır. Ama en önemlisi direk uçuşların azlığı ve sağlık turizmi farkındalığının olmamasıdır. Sektörel dayanışma ve yurtdışı lobi faaliyetlerimizin zayıflığı sağlık turizminden İzmir’in daha fazla pay almasını etkilemektedir.

Yapacak çok işimiz olduğu için durup düşünmeye bile vaktimizin olmadığı bu günlerde, ülkemizi ve İzmir’imizi sağlık turizminde cazibe merkezi haline getirebilmek için, tek faaliyet konusu sağlık turizmi olan İzmir Sağlık Turizmi Derneği proje üretmeye ve uygulamaya son hızla devam etmektedir. 

Bülent CİNEL